Monday, March 12, 2007

Kieslowski Cenneti'nden çıkma


Büyük usta Krzystof Kieslowski'nin "Üç Renk" üçlemesini bitirdikten sonra aniden aramızdan ayrılışı nedeniyle yeni üçlemesi de yetim kalmıştı. Ancak uzun zamanlı senarist ortağı Krzystof Piesewicz, üstünde çalıştıkları "Cennet, Cehennem ve Araf" projesini devam ettirme kararı almıştı. Üçlemenin ilk ayağı Tom Tykwer yönetiminde Cate Blanchett & Giovanni Ribisi'nin enfes performanslarını da içeren sağlam bir filmdi. Yine de "Heaven" ne olursa olsun ağzımızda buruk bir tat bırakmıştı. Filmi iyi olmasına iyiydi ama Kieslowski'nin çok farklı birşey çekeceğini de gün gibi biliyorduk. "Heaven" çok konuşuldu çok tartışıldı. Ancak serinin ikinci filmi "L'enfer" maalesef o kadar ilgi göremedi.
Geçen sene İstanbul Film Festivali'nin azizliğine uğramış ve son anda programdan çıkarıldığı için izleyememiştim. Film hakkında o andan beri hep enfes yorumlar duydum. Ancak bu kadar iyi temellere ve övgülere sahip olmasına rağmen "L'enfer"i bulmak hiç de kolay olmadı. Üstelik hala pek çok kişi bu filmin varlığından haberdar değil.
"No Man's Land"le Oscar alan Danis Tanovic'in yönettiği bu filmi izleyince kesinlikle pişman olmayacaksınız. Herşeyden önce Tanovic, filme tam da istediğimiz gibi bir tat vermeyi başarmış. Filmin içinde Kieslowski'ye ufak göndermelerin yanında görsel ve anlatım tercihleri açısından yönetmenin tarzının dışına çıkmamış. Elbette Kieslowski bu filmi yapmış olsaydı kendini tekrar ettiğini söyleyerdik belki de. Ama şu koşullarda filmin büyük ustaya bir saygı duruşu niteliğinde olduğunu kabul etmek.
Tüm bu ön bilgileri çıkardığımızda bile "L'enfer" yine de çok sağlam bir film. Mitolojideki Medea karakterini kaynak alan ve bunu öyküye mükemmel bir şekilde yediren bir senaryoya sahip. Farklı yaşamlar süren üç kızkardeşin tam Piesewicz & Kieslowski usulü ortak ve kesişen dertleri üzerine gidiyor. Enfes görüntüleri, hesaplı kurgusu, etkileyici müzikleri ile sizi içine çekiyor. Melankoliye kapılıyor, çoğu zaman da midenize bir yumruk yemiş gibi hissediyorsunuz. Harem Suare'den tanıdığımız Marie Gillain, en fetiş hisler beslenesi oyunculardan Emmanuelle Béart ve ilk defa karşılaştığım Karin Viard'ın performansları çok iyi. Filmin bir de Carole Bouquet sürprizi mevcut.

Kieslowski hayranıysanız bu filmi görmek zorundasınız. Sanki usta aramıza geri dönmüş gibi hissedeceksiniz.

4,5/5

No comments: