Wednesday, March 21, 2007

Bir medeniyetin çöküşü

Apocalypto ve 300'ü bu kadar yakın zamanda izlemiş olmam büyük bir tesadüf. İkisi de gayet basit bir öykü üzerinden tekniğe abanan projeler. Ama arada ciddi bir fark var. Apocalypto bilindik karakter tanıtımlarını minimumda tutmasına rağmen çok daha gerçekçi bir hava yakalamayı başarıyor. (Elbette diğerinin 'gerçekçi' olmak gibi bir derdi yok ama yine de bu koşullarda seyircinin karakterle özdeşleşmesi açısından önemli olduğu su götürmez.)
Ama herşeyden önce Apocalypto'nun en büyük kozu şüphesiz beğenin ya da beğenmeyin sinemadan anlayan bir yönetmeninin olması. Mel Gibson belki pek çok kişiyi rahatsız eden projelere imza atıyor olabilir ama işin nasıl yürütülmesi konusunda da ciddi bir içgüdüye ve yeteneğe sahip olduğunu bir kere daha kanıtlıyor. Ve senaryo metinsel anlamda bize birşey sunmasa bile Gibson'ın yarattığı atmosfer o eksikliği pek çok yerde tamamlıyor.
Şunu kabul etmek lazım Maya medeniyeti belki de hakkında en az bilgi sahibi olduğumuz uygarlıklardan birisi. Öyle ki bu filmdeki neredeyse her olguyu bin kere başka yerlerde görmüş ya da işitmişizdir. Güneş tutulmasından, merdivenlerden salınan kafalara kadar haklarında çok az şey biliyoruz. Apocalypto bunların üstüne yeni bir şey eklemiyor. Sadece bilinenleri adını filmin sonuna kadar öğrenmediğimiz bir adamın önce esir edilişi sonra da kaçış mücadelesi sırasında özetleyip yine karşımıza çıkarıyor. Ve Avrupalılar gelmeden önce bu topraklarda neler yaşandığına göz gezdiriyor. Film bu anlamda güzel ama etkileyicilikten uzak bir cümle kuruyor denilebilir.
Prodüksiyona dair her türlü tasarım hem kalabalık hem de gösterişten uzak bir tavır yakalayabiliyor. Bu şekilde doğallık ve dönemin daha etkili yaşatılması da sağlanmış bence. Gibson yarattığı atmosferde o et ve kan kokularının neredeyse salona gelmesini sağlıyor. Film ayrıca hiç bitmek bilmeyen bir ritme sahip. Bir an bile durmuyorsunuz. Ve kamera her zaman sizden önce orada oluyor. Gibson çaktırmadan ormanların içinde bir aksiyon filmi çekiyor aslında ve zaman zaman sizi adeta nefessiz bırakıyor. Özellikle sonlara doğru uzadığını hissetseniz bile yine de Güney Amerika'daki bu kaçma kovalamaca ister istemez sizi etkiliyor.
Filmle ilgili yapılması gereken en büyük uyarı ise aşırı derecede şiddet sahnesi içermesi. Uzun zamandır görmediğiniz kadar et parçası ve kanı bu filmde görebilirsiniz. Benim rahatsız olduğum bir sahne olmadı ama sanırım benim bu konularda eşik seviyem baya yükselmiş. Etkilenen baya insan vardı.
Hoş film ama gereken boyutu sağlayamıyor. Yine de Mel Gibson'ın hanesine iyi bir yönetmenlik performansı olarak yazılabilecek bir çalışma.

3/5

No comments: