Bryan Singer, Christopher Nolan ve Sam Raimi gibi sinemacıların yaptığı çizgi roman uyarlamalarının Dünya çapında her iki taraftan da saygı görmesinin bir nedeni var. Çünkü adamlar herşeyden önce 'sinema' yapıyorlar. Frank Miller'ın ürünleri aslında daha en baştan diğer çizgi romanlardan ayrılıyor. Ancak Miller'ın öykülerinin aynen uyarlanma fetişi kesinlikle ortaya bir sinema çıkarmıyor. "Sin City"yi beğenmiştim, bence çok daha sinematografik karakterleri ve bir öykü akışı bulunuyordu. Hadi abartmayalım karakter değil ama tipleri en azından saygın türlere bir selam da çakıyordu. Bir de tabii kesinlikle işinin ehli Robert Rodriguez'in elinden çıkması da büyük bir artıydı.
"300"e geldiğimizde, en baştan zaten epik türünde olması onu bir sinema türü için de riskli bir bölgeye sokuyor. Çünkü epik filmler çok kolay bir şekilde klişeleşebilecek ve direkt vasata kayacak bir sınırda gezinirler. İşte bu aşamada da epik filmleri yapanların zekası işe girer. Bunun için sinemadan da anlayan David Lean, William Wyler, Stanley Kubrick ya da en yakın üstat Ridley Scott gibi olmanız gerekir. Yoksa yaptığınız şey Cüney Arkın filmlerini mumla aratabilir.
"300" için herşeyden önce büyük bir rahatlıkla 'beyinsiz' ibaresini kullanabilirim. Mahalle delikanlılığı ya da kamyoncu kültüründen çıkma laf gevelemeleriyle film kesinlikle size dolu bir şeyler sunmuyor. Burada zeki ya da sığ olma diye birşey söz konusu değil. Çünkü bu sıfatları sağlayan bir organ bu filmde maalesef yok. Anlamsız bir şekilde çıkan bir savaştan sırf karizmatik vücutlular ve ana karakterlerimiz oldukları için taraflarını tuttuğumuz bir güruh söz konusu. Olayların gidişi ise klasik bildiğimi savaş tripleri ya da Sparta'da yaşanan politikanın kaynayan kazanı manzaralarından ibaret. Ama bunlar bile o kadar anlamsız geliyor ki. Sadece milletin bir birinin kafasını nasıl kestiğini izliyorsunuz film boyunca. Ve şunu da belirtmek isterim onca klişe olguya da resmen bir tarafınızla gülüyorsunuz. İşin politik ve etik kısımlarıyla hiç ilgilenmiyorum. Bu sonuçta bir fantazidir ve her tarihi filmde de gerçeklerle ilgilenmek zorunda değildir diye düşünürüm.
Filmin savunucularının tek sağlam kalesi ise görsellik. Evet filmin görselliği tam ama bu sahneleri ağzından salya akıtarak izleyen kişiler herhalde TV'de reklam ya da video klipleri hiç izlemiyorlar. Boş senaryoya bir de ortalıkta salınan anlamsız 'estetik kaygı'lar eklenince iş daha da bir komik oluyor. Herşeyden önce filmin tercihleri sığınabileceğiniz tek alanı sizden uzaklaştırıyor. Savaş sahnelerine bariz bir şekilde yabancılaşıyorsunuz. Oturup savaşı değil, küçük reklam ve klip tricklerini izliyorsunuz. Yani bu 'görsellik' de filmi katlanılmaz bir hale sokuyor. Artı aşırı gösterişçi tarzı bir hiç olan konuyla birleşince ekstra bir şekilde manadan yoksun hale geliyor.Oyuncularda bir numara yok. Hepsi kas yapmış traşlanmış ve kameranın önüne koyulmuş. Her fırsatta da kemaraya dönüp öküz gibi bağırmaları istenmiş. Yine de Gerard Butler'dan özel olarak bahsetmek isterim. Adam benim gözümde gerçekten iyi oyuncu olduğunu kanıtladı. Yani bu cibilliyetsizlikte bile o tipi canlı tutmaya çabaladığını resmen görüyorsunuz. Sevdiğim oyunculardan Dominic West acaip klişe. Ama en büyük skandal herhalde Rodrigo Santoro'dur. Alınmış kaşları ve gerçek sesinin 10 kat kalınlığında bir bas sesle Pers Kralı olarak gerçekten komik.
Bu filme harcayacağınız vakti Spartacus, Ben-Hur ya da Gladiator'le geçirmenizi tavsiye ederim. Pek çok kişinin burun kıvırdığı ama benim gayet sevdiğim Braveheart ve Kingdom of Heaven bile bunun yanında cennetten çıkma gibi duruyor.
İşin en ilginç yanı ise bu filmin şu an gördüğü çılgınca ilgi. Popcorn sinemasını çok severim. Epik filmlerde gaza gelmeye de bayılırım ama 300'ü nasıl bu kadar insan yiyor anlamış değilim gerçekten. Sanırım internet şu aralar ergenlerin kuşatması altında. Açıkçası zaman içinde bu filmin nasıl birşey olduğunu görenlerin de artmasını umuyorum. Yoksa gerçekten Dünya nüfusunun zeka seviyesi baya düşmüş demektir.
PS. Yine bu hafta izlemiş olmam çok tuhaf ama şunu söyleyeyim. Bir çocuk filmi olan "Terabethia"yla karşılaştırınca olgun olmanın yolunun kanlı sahnelerden geçmediğini de anlamış bulunuyorum.
1/5
No comments:
Post a Comment