Wednesday, March 28, 2007

Yaşamak ya da Ölmek, bütün mesele bu mu?

Açıkçası niye gittim hala bilmiyorum bu filme. Ne kadar kötü olabileceğini görmek istedim sanırım. Pek de gerek yoktu aslında sonuçta fragmandan herşey gayet kolay anlaşılıyordu. Filmin hangi bir anını yazsam bilmiyorum açıkçası. Film daha başlangıcındaki soygun sahnesinden zaten ne olduğunu belli ediyor. Ortalık iyice karışsın da seyirci saçmasapan twistlere daha az kafa yorsun mantığıyla yazılmış bir senaryoya, kendi çapında bir nevi "Dog Day Afternoon" çektiğini sanan ne idüğü belirsiz bir yönetmeni, Hollywood'un düşmüş (Michael Madsen, Edward Furlong) ya da zaten hiç yükselememiş (Arnold Vosloo, Bai Ling) oyuncularını ve ortak bir başlık altında toplanamayacak kadar ayrık Türk oyuncularının abartılı oyunlarını da ekleyin ve size zaten DVD için hazırlanan o dandik filmlerden daha beter birşey çıksın. Benim anlamadığım şey (mesela Net 2.0 direk DVD'ye çıkmıştı Türkiye'de de) bizim sinemalarımıza niye böyle bir film uğruyor. Bu film artık Show TV'nin bile gece kuşağında göstermeyi bıraktığı tarzda C-sınıf bir aksiyon filmi.
Neyse yine de film de eğlenmek mümkün. Bir kere Tamer Karadağlı'nın sanki Godfather'ın yandan yemişini oynuyor gibi gösteren hiper abartılı oyunuc her saniyede gülmenizi sağlıyor. Yelda Reynaud aksan konusunda bizimkilerin en iyiysiydi, ama onun da birilerinin yanında durup şaşkın ve komik mimikler yapmaktan başka bir işi yoktu. Deniz Akkaya'ya gelince. Onun her bir sahnesi paha biçilemez gerçekten. Filme tecavüz edilen muhabir kontenjanından sokulan Akkaya, doğru düzgün tecavüze uğramayı bile beceremiyor. Oyunculardan cidden bir tek Arnold Vosloo'yu takdir ettim. Diğerleri "Hamlet" falan oynadıklarını sanarken adamım gelmiş parasını almak için oynamış oynayacağını, hiç de kasmamış sonra da evine gidip bu salak filme para yatıranların parasını yemiş yani. Edward Furlong'a baya acıyorsunuz yalnız. Hani Madsen'ı Tarantino sayesinde arada bir görebiliyoruz ama Furlong'u uzun zamandır ilk defa gördüm cidden yazık etmiş kendisine. Böyle mi olacaktı John Connor'a. Michael Madsen'a gelince... Komik yaa.. Biliyorum çoğu insan Tarantino filmlerinden gördüğü için bu adamı ciddi, prestijli biri falan sanıyor ama burada kariyerinin yüzde 85'inin nasıl birşey olduğunu gösteren bir örneK var elimizde. Madsen işte bu. Oturup hırlıyor başka bir şey yok. Hele bir ara Tamer Karadağlı'yla karşılıklı bir hırlaşıyorlar. Orada bütün gücümle ikisinin kafasını bir tokuşturmak istedim.
Öyle biraz birşeyler yazayım dedim ama çok bile oldu sanırım. Gitmeyin demeye gerek duymuyorum. Çünkü her ne kadar aralarda baya alay etseniz de film öyle tamamen gülmelik değil. Aralarda beyninizi havaya uçurmak istiyorsunuz. Ama arkadaşlarla giderseniz eğlenirsiniz. Film çıkışında bizim gibi. "Bir de şu vardı, bi de şu çok komikti, abi şurası da acaip saçmaydı" falan şeklinde eğlenebilir, oyuncuların taklitlerini yapıp tüm film boyunca tek bir repliği olan tetikçi'nin zavallığına gülebilirsiniz falan. Öyle yani.

1/5

1 comment:

Ortega said...

Yazının nerdeyse tamamına katılmakla beraber, ayrı düşündüğümü bir noktayı belirtmek isterim..

Benim açımdan, oyunculuk namına Arnold Vosloo'nun yerine Edward Furlong'un performansı daha başarılıydı..

Saygılar..