Friday, October 20, 2006

Almodovar mı Loach mu?

Geçtiğimiz Mayıs Cannes Film Festivali'nde yarışan iki iddialı film bizi de nihayet ziyaret ediyor. Altın Palmiye kazanan Ken Loach'un "The Wind that Shakes the Barley"si bu hafta vizyonda. İspanyol sinemasının yüz akı Pedro Almodovar'ın festivalde senaryo ve kadın oyuncu ödülleri layık görülen Volver'ı ise Kasım ayında vizyona girecek.
Geçtiğimiz hafta iki filmi de arka arkaya izleme imkanı buldum. Sonuçlar açıklandıktan sonra oldukça tartışılmıştı. Aslında Volver hakederken Ken Loach'un kendi filmografisinin bile en iyisi olmayan bir filmle Altın Palmiye'yi alması pek çok kişiye göre haksızlıktı.
Doğrudur, "The Wind that..." yönetmenin en iyi filmi değil. Ama bu çok sağlam bir film olduğu gerçeğini de değiştirmez. Loach yine kendi sinemasını öne çıkararak hassas olduğu bir konuda gayet etkileyici bir iş çıkarmış. "The Wind that..." iki kardeşi merkeze alarak İrlanda'nın yıllar boyunca kanayan yarası olan özgürlük mücadelesine ve IRA'nın ne şekilde biçimlendiğine dair enfes bir epik ortaya çıkarmış. Açıkçası filmin başlarında acaba fazla karikatür olaylar mı izleyeceğiz diye bir endişeye kapılmıştım ama süre içinde yönetmenin doğallığı sizi de kavrıyor ve etkileyici bir seyire dönüştürüyor bu deneyimi.


Volver ise başka bir harika. Almodovar son yıllarda kariyerinin başlarındaki o cazibesinden uzaklaşmakla suçlanmıştı kimileri tarafından. Bu anlamda Volver, belki de yönetmenin ilk dönem sinemasına en yakın film. Ama diğer yandan o olgunluk da bu sıcak ve içten kadın öyküsüne ayrı bir hava katıyor. Beş kadının erkek dünyasında bocalamaları ve ayakta kalmaya çalışmaları üzerine çok etkili bir film. Aynı zamanda Penelope Cruz'un o güzelliğinin yanında yeteneğini de konuşturduğu enfes bir performans izliyorsunuz. Aslına bakarsanız Cannes jürisi filmde yer alan beş kadın oyuncuya birden ödül vermekte de haklıymış. Çünkü sadece Cruz değil tüm kadro büyüleyici. Ama eski Sophia Loren karizmasını perdeye taşıdığı için benden Cruz'a ekstradan bir artı.
Sonuç olarak iki film de yönetmenlerinin en iyisi olmasa da görülesi filmler. Ama herşeyden önce iki yönetmenin de imzasını taşıyan auteur ürünlerinden bahsediyoruz burada. İkisi de sizi çok farklı dünyalara davet ediyor ve etkileyici bir sinema deneyimi sunuyor. Peki Altın Palmiye'yi hangisi hakediyordu. Değindiği konunun hassaslığına rağmen etkileyici bir sinema sunan ve şimdiye kadar tonlarca kere festivalde yarışıp bu ödülü bir türlü alamamış Ken Loach benim de tercihim olurdu.
İki film de şiddetle tavsiye edilir.

No comments: