Thursday, October 12, 2006

Desperate Housewives (3. Sezon)

Stars Hollow'un kızları bu sene gayet 'vasat' bir yola sapmışken bir de Wisteria Lane'in histerik bayanlarına göz atalım. Desperate Housewives , Amerika'nın banliyö hayatına dair başarılı bir taşlama olarak yola başladı. Ancak sırtını bu sakin mekanda geçen gizemlere adadığı için bir anlamda kendi sonunu da hazırlamıştı. Ki geçtiğimiz sezonki bocalaması da dizinin dinamiklerini yeniden gözden geçirmelerini gerekiyordu kanımca. 1. sezonun ardından işlerin çığrından çıkması ve esasında hiç önemsemediğimiz Applewhite gerilimi dizinin sonunu getirecek diye düşünmüştüm. Ki bence geçtiğimiz senenin sonuna doğru dizi doğru bir yol almaya başlamıştı. Komediyi öne çıkarıp karakterleri daha zorlu yollara soktu.
Şu bir gerçek ki 3. sezon oldukça umut verici başladı benim için. Kabul edelim bu dizi asla başladığı noktadaki kaliteye dönemeyecek ama en azından geçen sezonki başarısızlığın ardından 'iyi' sıfatını hakedebilir belki. Marc Cherry ve ekibinin artık banliyö taşlaması konusunda yeni bir fikir üretemedikleri aşikar. Onlar da dizinin özündeki bu özelliği yine de koruyarak bu sefer daha bir entrika usulü romantik-komedi (aslında screwball comedy demek daha doğru olur) yönünü ağırlaştırdılar sanırım.


3. sezon, ilk baştaki olaylardan çok azının mirasını kabul ederek daha çok geçen senenin sonunda tanıştırılan sorunlarla ilgileniyor. Bu da aslında yeni bir başlangıç demek aslında. Öncelikle Lynette'in başına gelen Nora belasının, karakter için şimdiye kadar yapılan en iyi fikir olduğunu düşünüyorum. Ne var ki bu fikrin kendini tekrarlama şansı da çok yüksek. Gabrielle ise geçen sezon önemli bir momentum kazanıp 'eşini aldatan seksi evhanımı' imajının üstüne bir şeyler eklemişti. (Ki bunun da etkilerini göreceğiz. - Ve bebek olayı da çok orijinal olmamakla beraber iyi bir fikir) Susan ise bence dizinin tek sabit karakteri. Hala dizinin başındaki tarzını koruyor ve Teri Hatcher'dan ne kadar nefret ederseniz edin (ki iyi oynuyor kabul etmek lazım) dizinin dengeli gitmesi için en önemli taşlardan bir tanesi. Bree'ye gelince... O hep bizi şaşırtıyor ama Marcia Cross'a ne kadar bayılırsak bayılalım bu kadar potansiyel taşıyan bir karakter hala yeterli üç boyutluğa ulaşamadı bence.
Eksikleriyle gedikleriyle, 3. sezon iyi başladı bence. Mizah oranı artırıldı ve söyleyeceği de çok şey var gibi gözüküyor. Üstelik bu sefer dizinin suç/gizem kısmı bizim umurumuzda olan bir karakterle ilgili.

PS: Dougray Scott, çok iyi bir oyuncu ve diziye katmaları gerçekten iyi olmuş ama bu dizide İngiliz aksanı bence olmuyor.

No comments: