Wednesday, December 27, 2006

2006'nın En İyi Performansları... Vol. 1

Seneye şöyle bir göz atalım istedim ve bu yıl içinde Türkiye'de vizyona girmiş filmlerden de bir seçme yaparak yılın en iyilerini hatırlayalım dedim. Öncelikle yılın bence en unutulmaz performansları: (aktörlerden başlıyoruz)

Vizyona giren filmlerden seçeceğim, diye bir kriter uydurunca ilk 1o listemde dışarıda üzülerek bıraktığım bir isimden bahsedeyim öncelikle. Geçtiğimiz sene filmekimi'nde oynayan Factotum özellikle Bukowski hayranları tarafından pek beğenilmemişti ama Matt Dillon'ın bu filmdeki performansı inanılmazdı ve artık vizyona girmesi de pek mümkün değil. Crash'teki anti-kahraman tiplemesinin ardından Factotum'daki ayyaş, işe yaramaz, vurdumduymaz Henry Chinaski karakteri bence aktörün kariyerindeki en iyi performanslardan birisiydi.
Listeye giremeyen diğer isimlerden bahsetmek gerekirse... Jake Gyllenhaal için bence çok verimli bir seneydi. "Brokeback Mountain" ama özellikle "Jarhead"deki performansı gayet iyiydi. Yine Jarhead'den Peter Sarsgaard ve Jamie Foxx'u da anmak gerek bu arada. Bunun dışında Paul Giamatti, şahsen pek beğenmediğim "The Illusionist"te neredeyse başrolde gibiydi ve "Lady in the Water"daki kusursuz tek şey de yine onun performansıydı. "Syriana" ile George Clooney, "Good Night and Good Luck"la Frank Langella ve Ray Wise; "Children of Men"le Clive Owen ve Michael Caine, François Ozon'un son filmi "Le Temps Qui Reste" ile Melvil Poupaud da gayet sağlam performanslar verdiler. "A Scanner Darkly"de Robert Downey Jr. animasyon perdesini delip filmde göründüğü her sahnede rol çaldı. Stay'deki performansıyla Ryan Gosling ise Ewan McGregor başta olmak üzere herkesi silip filmin tek yıldızı gibiydi.
"The Departed" ekibi ise kuşkusuz bu yılın en güçlü ensemble performanslarından birisiydi. Matt Damon, Jack Nicholson, Mark Wahlberg ve Alec Baldwin birbirinden rol çalıp duruyordu. Ve son olarak film iyi olmasa da "The Da Vinci Code"da Silas rolüyle etkileyici Paul Bettany'yi de alkışlamak gerek.

Bunca iyi performansın ardından şimdi bu senenin en güçlü 10 performansına geçelim.


10. Daniel Craig (Casino Royale)

Tamam bu biraz garip gelebilir ama Craig'i ilk 10'a koyamadan edemedim. Çünkü bu senenin beklenmedik biçimde en karizma ve şaşırtıcı performansı ondan geldi. İnsanlar bir Bond filminde oyuncunun ne kadar iyi olduğundan bahsettiler ilk defa. Ve yine ilk kez sanki Bond gerçekten de bir insanmış gibi gözüktü. Film için seçildikten sonra gayet kötü tepkiler alan Craig, ilerideki Bond filmleri de bunun gibi sağlam olursa, en iyi Bond tahtını Sean Connery'nin elinden kolaylıkla alabilir. Pierce Brosnan'ı çoktan unuttuk bile.

9. Jeff Daniels (The Squid and the Whale)
Jeff Daniels normalde hiç sevdiğim bir oyuncu değildir ama bu sene nedense, düzgün filmlerde oynadığından belki de, favorilerim arasındaydı. "The Squid and the Whale"deki kendini beğenen, sorunlu edebiyat profesörü rolü filme büyük bir katkı sağlıyordu. Noah Baumbach'ın diyalogları ve yabancılaştırıcı öyküsüne karşı Daniels enfes bir gerçekçilik tutturmuştu. Ödül sezonunda daha fazla adı geçmesi gereken oyunculardandı kesinlikle.

8. Leonardo DiCaprio (The Departed)
Burada fikirler tabii ki değişecektir çünkü dediğim gibi film zaten ensemble olarak çok güçlü ama DiCaprio bu filmin kadrosundan en çok bahsedilmesi gereken oyuncuydu bence. Eğer senaryo iyi uyarlanmış diyorsak kesinlikle DiCaprio'nun da karakteri en iyi uyarlayan oyuncu olduğunu söyleyebiliriz. Orijinal filmde Tony Leung'un o melodram bakışlarını koruyup yine de Boston İrlandalılarının o sert mizacını da yüklenmişti. Bence gayet dengeli ve ödüllerde de bahsedilmesi gereken bir iş çıkardı. Ve daha önce de söylemiştim, Scorsese'nin son yıllarda yaptığı en iyi şey herhangi bir filmi değil. DiCaprio ile bulduğu uyum bence.

7. Philip Seymour Hoffman (Capote)
Hoffman şu an Hollywood'un elindeki en yetenekli aktörlerden birisi. Ve sonunda akademi de onu nihayet gördü. Yine bu aldığı ödüle kariyer ödülü demek yakışmaz. Zira Truman Capote'de harikalar yarattı. İlk bakışta gayet klişe bir tipleme gibi gözükse de tıpkı film gibi çok katmanlı bir iş çıkarmıştı ve Capote karakterini ete kemiğe büründürdü. Açıkçası filmi izledikten sonra yönetmene acımıştım. Sen böyle güzel bir senaryoyu al enfes biçimde çek adamın biri gelip başrolde oynasın ve tüm ilgiyi kendisine çeksin. Gerçekten de gözler sürekli Hoffman'daydı. Ben filmin yönetmeni olsam çok kıskanırdım.

6. Daniel Auteuil (Caché)
Haneke'nin soğuk ve acımasız dünyasına daha uygun bir kompozisyon düşünülebilir miydi. Auteuil bir filmin hem kötü adamı hem de kurbanı oldu. Gayet dengeli ve güçlü bir şekilde yönetmenin sırtını dayadığı karakteri seyirciye enfes bir biçimde yansıttı.

5. Ufuk Bayraktar (Kader)

Zeki Demirkubuz, Türk sinemasına enfes bir oyuncu kazandırdı. İklimler'deki ufacık sahnesinde de koskoca filmin en iyi performansını sergilerken asıl bomba "Kader"le geldi. Bayraktar çok zor bir işi başardı. Masumiyet ve o filmdeki Haluk Bilginer'in üstüne Bekir karakterinin yaşadığı o değişimleri inanılmaz bir yoğunlukla yaşadı ve bize de hissettirdi. Bekir için hali hazırda zaten duyduğumuz acının daha da büyümesine sebep oldu.

4. Erkan Can (Takva)
Erkan Can artık kimseyi şaşırtmıyor. Şaşırma faslını "Gemide"de yaşamıştık. Sonra hep nispeten küçük önemsiz rollerde gördük onu. Ama yine Önder Çakar'ın kalemiyle Türk sinemasının bence efsaneleşecek karakterlerinden birisine imza attı. Bizim method actor'ümüz Erkan Can'sız bir Muharrem herhalde bu kadar sevilmezdi. Takva bu kadar etkileyici olamazdı.

3. Joaquin Phoenix (Walk the Line)

Müzikal performans sergileyen oyuncular her zaman diğerlerinden daha şanslı oluyor kuşkusuz. Joaquin Phoenix de onlardan birisi. Aslen hödük bir biyografi olduğunu kabul etsem de Witherspoon ve Phoenix ikilisi sayesinde çok sevdiğim bir film haline geldi Walk the Line. Johnny Cash'i efsaneleştirme çabasında Phoenix'in kendisi bir yıldız oluverdi. Ayrıca tüm dünya ne kadar inanılmaz bir vokal yetenekle karşı karşıya olduğunu da anladı. Phoenix, bir sene önce Jamie Foxx'un yaptığı gibi taklide yanaşmadı. Tamamen yeni bir Cash yarattı hem müzikal hem de kişisel anlamda. Ve benim gözümde en iyi performansını sergiledi.

2. David Straithairn (Good Night, and Good Luck)

Yıllar boyunca 2. sınıf filmlerde ya da klas filmlerin yan rollerinde gördüğümüz David Straithairn geçen sene turnayı gözünden vurdu. George Clooney'nin yönettiği "Good Night and Good Luck"ın tek yıldızı oydu. Perdede göründüğü an tüm hakimiyetini sağlıyor ve hipnotize edercesine mükemmel bir performans sergiliyordu. Elinde sigarası, ekranda yaptığı o mimikler, ses tonu ve konuşma tarzı hatta sadece duruşu ile Edward R. Murrow'u gözlerimizin önünde kusursuz bir biçimde oluşturdu.

1. Heath Ledger (Brokeback Mountain)

Filmi ilk izlediğim zaman Heath Ledger hakkında 'onun performansını anlatabilmek için şair falan olmak gerekir' diye düşünmüştüm. Hala da öyle düşünüyorum. Ennis Del Mar karakteri filmin can damarıydı ve daha önce de en kötü filmlerde bile iyi bir oyuncu olarak gördüğümüz Heath Ledger tek kelimeyle mükemmeldi. Cidden bu performansın üstüne ben herhangi bir sıfat yakıştıramıyorum. Şöyle acaip süslü laflar yazabilen insanların methiye yazması lazım bu adama. Sonra tabii Casanova gibi gereksiz bir filmde de izledik ama onu görmezden gelelim. Ang Lee, filmdeki 4 ana oyuncusunu belki de hayatlarının rolünde başarıyla yönetti ve hepsinden cevherler çıkardı. Ennis Del Mar ileride sinema tarihinin en iyi performansları arasında gösterilecektir.

No comments: