Friday, December 29, 2006

2006'nın En İyi Performansları... Vol. 2

Gelelim kadın oyunculara... öncelikle senenin vizyon dışı performansından başlıyoruz.
Bu sene Junebug'daki Ashley rolüyle Oscar'a da aday gösterilen Amy Adams senenin en iyi performanslarından birisine imza attı. Daha önce hep ufak tefek rollerde karşımıza çıkan Adams, eminim bundan sonra daha fazla filmde gözükme şansına ulaşacak. Junebug'a gelince, aslen hoş bir deneyim olduğunu düşünüyorum ama Adams olmasaydı herhalde bu kadar ilgiyi de zor görürdü. Naif ama güçlü Ashley rolüyle Amy Adams harikalar yaratıyordu.
Gelelim diğerlerine.... geçtiğimiz sene bence erkek oyuncular kadar zorlu bir sene değildi kadınlar için. Nedense çok fazla kadın öyküsü göremedik ve öne çıkan kadınlar da oldukça azdı. Ama yine de yetenekli oyuncuları unutmamak gerek. Cannes'da kadın oyuncu ödülünü alan Volver'in beş bayanı, ama özellikle Lola Duenos ve Carmen Maura tipik Almodovar kadınlarını başarıyla canlandırdılar. Zhang Ziyi, İngilizce ilk rolünde biraz dil azizliğine uğrasa Memoirs of a Geisha da gayet güçlüydü. Romance & Cigarettes, Susan Sarandon ve Kate Winslet sayesinde izleniyordu. Babel'in iki dertli bayanı Rinko Kikuchi ve Adriana Barrazza şu anda Oscar yarışında iddialılar ve filme sıcak bakmasam da ikisinin de adaylık almasını desteklerim. Yine deli dolu kadınlar arasında geçen Pride & Prejudice'le ise Keira Knightley ve Brenda Blethyn parıldıyordu. Ve son olarak hiç beklemezdim ama Vildan Atasever, Uğur'u gayet iyi bir şekilde canlandırdı ve Ufuk Bayraktar'la birlikte Kader'e güç kattı. Bunun dışında yine Türk sinemasından Ebru Ceylan, İklimler'e ayrı bir boyut kattı.
Gelelim ilk 10'a...

10. Emily Blunt (The Devil Wears Prada)
Evet herkes bu filmi Meryl Streep için izledi ve belki de onun sayesinde sevdi ama Emily Blunt göz göre göre herkesten de rol çalmayı başardı. Gayet stereotip bir insan tipini çok eğlenceli bir karaktere dönüştürdü. Üstelik "My Summer of Love"dan sonra girdiği bu kılıkla da hafif bir şok etkisi yarattı. Senenin bahsedilmesi gereken performanslarından birisiydi.

9. Gong Li (Memoirs of a Geisha)
Bir başka rol çalan güzel. Gong Li, gayet boş bir karakteri canlandırmasına rağmen filmin en akılda kalıcı anlarına destek verdi. Filmin sonunda ana kahramanımız için endişelenmek yerine acaba ona ne oldu? sorusunu aklımıza soktu. Üstelik İngilizce rol konusunda Zhang Ziyi'den daha iyi olduğunu da kanıtladı. (Miami Vice'ta da ayrıca etkileyici olduğunu söylemeye gerek bile yok.

8. Rachel Weisz (The Constant Gardener)
Yardımcı mı başrol mü bilmem ama nasıl Justin'in onun arkasından kapıldığı yasa hepimiz inandık. Çünkü Weisz, Tessa karakterine büyük bir yoğunluk kazandırdı. Gayet klişe gibi gözükebilir aslında bu karakter; hamile, insan hakları savunucusu ve ölü! ama Rachel Weisz sayesinde Tessa unutulmaz sinema figürleri arasına girdi. Oscar'ı da kaptı.

7. Scarlett Johansson (Match Point)

Yuva yıkıcı bir 'femme fatale'mi yoksa talihsiz bir aşık mı? Scarlett Johansson neslinin en yetenekli ve üretken isimlerinden birisi. Ve Woody Allen'la ilk beraberliği kesinlikle kusursuzdu. Sonradan Scoop'ta da ayrıca çok sevimliydi. Ama hem o film vizyona girmedi bizde, hem de Nola'nın cazibesine kim karşı koyabilir ki?

6. Laura Linney (Squid and the Whale)
Tıpkı Jeff Daniels gibi filme ayrı bir boyut katan Laura Linney sorunlu anne rolünde inanılmazdı. O akıllıca diyalogları öyle bir güvenle sarfediyordu ki sahneler daha da değerli hale geliyordu. Üstelik Daniels'ın karakterinden çoğu zaman nefret ederken, pek sevilesi olmayan Joan'e duyduğumuz sempatinin nedeni de tamamen Linney olabilir mi?

5. Penelope Cruz (Volver)
Kadın oyuncularda eski şaşaa ve çekicilik yok diyenler bu filmi izlemedilerse çok şey kaçırdılar. Penelope Cruz, tek başına sinemanın altın dönem cazibesini sinemaya taşıdı. Tam anlamıyla yeni bir Sophia Loren kıvamındaydı. Gözlerimizi ondan alamadık. Almodovar kadınları zaten hep güçlüdür ama Cruz bunu daha da güçlendirmeyi bildi. Üstelik İngilizce filmlerdeki vasatlığın tamamen dil sorunu olduğunu da anlamış olduk. Cruz bundan sonra hep İspanyolca film çeksin.

4. Meryl Streep (Devil Wears Prada)
Meryl Streep, her neslin favorisi olabilecek bir oyuncu. 80'lerden bu yana üretkenliğini ve kalitesini hiç düşürmedi. En dandik filmde oynasa bile hep çok iyi oldu, büyüledi. "Devil Wears Prada"da ise cani patron Miranda ile adeta diva pozisyonundaydı. Sanki peşinden gelen tüm oyunculara bakar gibiydi. Neyse abartıyı keseyim ama bu film izlendiyse ve sevildiyse Streep sayesinde oldu. Çok kolay klişeleşebilecek bir karakterde enfes bir yoğunluk yakaladı. Streep şu anda sinemanın en büyük oyuncularından birisi kuşkusuz.


3. Felicity Huffman (Transamerica)
Kabul etmek lazım, Huffman seyirciyi zaten başta kazanmıştı. Yani makyajla kendini çirkinleştirip bir transseksüeli oynaması son yılların favori taktiği gibi gözükebilir ama Bree bence bir başkaydı. O içtenliği Huffman çok iyi veriyordu. Üstelik beden dilini de gerçekten çok başarılı kullandığını düşünüyorum. Desperate Housewives'dan sonra aslında sinemada da ne kadar yetenekli olduğunu kanıtlamış oldu.


2. Michelle Williams (Brokeback Mountain)

İşte bu performansa ne desem az kaçar. Bu kadar kısacık bir rol ancak bu kadar yoğun yaşanır ve aynen de seyirciye aktarılır. Williams, Ang Lee'nin yönetiminde efsane bir karaktere imza attı. Çoğu kişi sadece kavga sahnesine yükleniyor ama öyle değil. Bu çaresiz kadının her bir bakışı, o hareketsizliği ve birşey yapamayışı o kadar iyi anlatılıyordu ki. Alma, tıpkı kocası gibi filmin güçlü tarafındaydı.

1. Reese Witherspoon (Walk the Line)

Çoğu kişi Witherspoon'un bu sene abartıldığını düşünüyor biliyorum ama ben ona bu filmde bayıldım belki tatlılığı, belki sesi, belki sahneyle gerçek hayattaki ayrımı o kadar iyi çizmesi kim bilir. Johnny Cash'in ona tutulması için kaç tane sebep varsa hepsi benim için de geçerlidir. Filmde başrolden çok Phoenix'in destekçisi konumundaydı ama yine de ben Witherspoon'un June Carter kompozisyonunun hastası oldum. Üstelik ilk filmlerde gördüğümüz zaman Witherspoon'u patates suratlı diye ciddiye almazdım bile. Ki en iyi performansı benim gözümde hala "Election"dadır. Yine de June başkaydı ve bence bu senenin en ateşleyici performansıydı.

No comments: