Yukarıdaki soruya cevabım şöyle olurdu... "Pek sanmıyorum."
"Polis", gerçekten de halkımızın henüz kabullenebileceği bir film değil. Ancak bu durum fikm hakkındaki olumlu görüşlerimi pek değiştirmiyor açıkçası. Bir arkadaşım filmden çıkarken "Roger Ebert'in bir yorumu olsaydı afişte bu 'A True Original' olurdu" dedi. Ben de diğer yabancı klişe eleştirmen cümlelerini sarfedeyim. "Mind Blowing", "Pure Fun" ya da "You Never Know What Happens Next".
Yönetmen Onur Ünlü'nün açık bir biçimde Takeshi Kitano'ya ithaf ettiği bu film orjinallikten sapına kadar nasibini almış. Tamam, sinemamızda absürd sinema örnekleri var ama böylesi daha önce hiç yapılmadı. İlk açılış sahnesiyle "sanırım Uzak Doğu aksiyon/komedilerinin bir kopyasını izleyeceğiz" diye aklımdan geçirmiştim. Ama hemen ardındaki sahne bu öngörümü tamamen yıktı. Herşeyden önce yönetmenin (aynı zamanda senarist) filmde inanılmaz Alaturka orijinli bir mizah kullandığı aşikar. Bunun için toplumumuza ait değerler, müzikler ve günlük yaşantımızda önümüzde çıkan öğeler çok başarılı kullanılmış. Hatta zaman zaman "Leman" mizahına da çok yaklaştığını düşündüm. Üstelik tamamen de tahmin dışı anlarla karşımıza çıkıyor. Yukarıda İngilizce yazdığım gibi cidden bir sonraki aşamada ne olduğunu bilmiyorsunuz. Çünkü zaten dramatik yapı alıştığımız gibi değil. (Hatta "bir dramatik yapı var" demek bile cesaret ister. ) Ama herşeyi bir kenara bırakalım Türk Sineması'nda o çok hissettiğimiz 'denenmiş ama başarılamamış' duygusu bu filmde yok. Ben şahsen Onur Ünlü'nün gayet istediği gibi bir film yaptığına ikna oldum.
Oyunculara gelince, (hadi yine İngilizce klişe terim kullanayım) "Haluk Bilginer is glowing" Son X senedir oyuncunun en beğendiğim performansı bu oldu. Başka birisi bu kadar iyi taşıyamazdı filmi. Bilginer, filmin her an dağılmaya meyilli yapısına ciddi omurga görevi görüyor.
Bunun yanında belki çok beğendiğim oyuncular yer almasa da, oyuncu seçiminin inanılmaz derecede doğru yapılmasından ötürü hiçbirisinden rahatsız olmadım. Çünkü herkes direk kendi imajlarına da uyan karakterler için seçilmişler.
Filmle ilgili tek ciddi sorunum ise bu tarz filmlerde rastlanan "biraz fazla uzatma" sendromuna sahip olması. Maalesef sonlara doğru artık biraz sıkmaya başlıyor. Açıkçası Ünlü, dozajını ayarlayıp sonlardaki dramatik ağırlıklı birkaç sahnede kurtulsa ya da o kadar uzatmasa çok daha iyi bir sonuç elde edebilirdi. Ama en azından şunu biliyorum bu bir tek Ünlü'nün başıdan geçmiyor. Zira bu tarz "yönetmensel delilik" filmlerinde genelde bir süre sonra işin dozunun kaçtığına hep tanık oluyoruz. (Herhalde o yüzden en çok bu tür absürdlüklerden Soderbergh'in yaptıklarını seviyorum. Çünkü o çok güzel bir denge yakalıyor)
Neyse, "gönül rahatlığıyla bu filmi izleyin" diyemiyorum. Çünkü eminim baya bir kişi filmden nefret edecek. Zaten ben kahkahalarla gülerken, izlediğim salonda da genelde soğuk bir hava hakimdi. Türk izleyicisi henüz bu kadar kitsch bir yapıya hazır değil. Ama sinefillerin, özellikle de Kitano hayranlarının mutlaka bir göz atması gerek.
Yeni bir kült filmimiz oldu hayırlı uğurlu olsun.
3/5
No comments:
Post a Comment