Yaklaşan Oscar'larla birlikte bu lafı çok duyuyorum pek çok kişiden. Gerçekten de eskinin o görkemli klasik prodüksiyonları yerini daha küçük, bağımsız filmlere bıraktılar. Aslında artık sinemalarda da görkemli birşey izleyeceksek sadece aksiyon bombardımanı gişe canavarlarına tanık olabiliyoruz. Öncelikle şu yanılsamayı hemen engelleyeyim "Letters from Iwo Jima" o kadar görkemli bir prodüksiyona sahip değil. (Zaten bütçesi sadece 15 Milyon Dolar) Ama ruh olarak kesinlikle eski dönem filmlerine ait.
Richard Roeper ve New York Times'dan A.O. Scott, "Ebert & Roeper" adlı programda "Flags of our Fathers" hakkında konuşurken Clint Eastwood'un nasıl John Ford tarzı bir yönetmen olduğunu söylemişlerdi. Gerçekten de katılmamak imkansız. Eastwood, o büyük klasik Amerikan sinemasının belki de son temsilcisi. Kimileri için belki demode olan bu tarz, onca allengirli süslemelerle, tamamen teknik oyuncakların öne çıkmaya başladığı ve doğru düzgün bir genre'nın bile kalmadığı 2000'lerde benim için temiz hava almak gibi bir şey. Clint Eastwood sadece öyküye hizmet eden, oyunculuk ve şık ama sade bir görsellikle filmlerini sunan birisi. Üstelik bu kimilerince basit seçimleri etkileyici bir şekilde de aktaran bir sinemacı. Dediğim gibi bu tarz filmleri bundan sonra da göremeyeceğiz gibi geliyor.
"Letters from Iwo Jima", Aralık'ta izlediğimiz ilk filmin karşı bakış açısından olaya yaklaşıyor. Bu sefer çok daha odaklı bir öykü söz konusu. O yüzden buna rahat rahat bir savaş filmi diyebiliriz. Ancak kanlı meydan savaşlarından ziyade savunma için kazılan mağaralardaki Japon askerlerinin kendi içlerinde yaşadıkları çatışmalar da filmde ciddi anlamda yer alıyor. Filmin en önemli artısı senaristinin bir Japon olması. Bu şekilde eğer Japon sinemasını biliyorsanız hiçbir yabancılık ve abartı sezmiyorsunuz. (tam tersi etki için bkz. Memoirs of a Geisha) Üstelik Japon sinemasının o kompleks olmayan öyküleme şekli, Clint Eastwood'un klasik Amerikan öykü anlatımı tarzıyla mükemmel bir biçimde uyuşuyor. Bu sayede "Letters.."da ilginç bir hibritlik de oluşuyor. Eski büyük Amerikan dramalarının yanında, Japon ustalarını da aralarda hatırlıyorsunuz.
Ken Watanabe başta olmak üzere oyuncu kadrosu çok iyi seçilmiş. Özellikle Kazunari Ninomiya çok etkileyici bir oyun çıkarıyor. Kadro ve karakterler açısından baktığımda ise çok ilginç birşeyi farkettim. Eastwood özellikle son dönemlerde hep bir çeşit (genelde biblical) günahlardan muzdarip, her türlü zayıflığını örtmeye çalışan ve ciddi anlamda sorunlu karakterle uğraşıyor. "Absolute Power"dan "Unforgiven"a, "Million Dollar Baby"den "Mystic River" ve "Bridges of Madison County"den "Flags of our Fathers"a kadar...
Ama "Letters..."ın karakterleri belki de Japon olmalarından ötürü ciddi bir farklılığa sahip. Sanki hepsinin önünde ayrıca yerlere kadar saygıyla eğiliyormuş gibi hissediyorsunuz. Ciddi bir saygı söz konusu. Hatta ve hatta Ken Watanabe'nin oynadığı General Kuribayashi'nin, Eastwood filmografisinde ciddi anlamda saygı duyup önünde eğileceğiniz en büyük karakterlerden birisi olduğunu düşünüyorum.
Clint Eastwood'un uyguladığı klasik sinema kalıplarının demode bir etki bırakmadığından bahsetmiştim. Bunun en önemli paylarından birisi de bence hiç değiştirmediği teknik ekibi. Son dönemde çalışmaya başladığı görüntü yönetmeni Tom Stern, mükemmmmel bir iş çıkarıyor. Sülfür dolu adanın o soluk rengi, mağaralardaki ışıklandırmalar birinci sınıf. Bunun yanında yine Eastwood'un kadrolu kurgucusu Joel Cox gösterişten uzak hatta fazla uzak bir biçim seçiyor. Müzikleri ise yönetmenin oğlu Kyle Eastwood ve Michael Stevens yine çok basit ve akılda kalıcı bir tema üzerinde çalışarak yapmışlar. Paul Haggis de Iris Yamashita'nın senaryo öncesinde öykü kısmına destek vermiş.
"Letters from Iwo Jima", zaman zaman sizi titreten ve kesinlikle gözlerinizi doldurmaya müsait sahnelerle, Japon askerlerinin sıkışıp kaldıkları o adada yaşadıklarını anlatıyor. Enfes oyunculuklar, harika bir görsellik ama ondan öncesinde çok sağlam işlenmiş öykü için tavsiye ederim. Bu senenin "Beş Vakit"le birlikte bence en iyi filmi.
Not: İngilizce dışındaki dillere alerjisi olanlara filmin Japonca olduğunu hatırlatmak isterim.
5/5
1 comment:
clint Easwood üstadımızın bu filminin 23 şubatta gösterime gireceğini sanıyorum. hemen o gün olmasa bile çünkü o gün kızımın 2. doğum günü, ertesi gün izleyeceğim. yorumlarınız güzel olmuş, elinize sağlık.
Semih Bİlge
Post a Comment