Bu senenin en çok övgü alan belgesellerinden birisi olan "The War Tapes"in belli bir hayal kırıklığına sebep olduğunu belirtmem gerek. Deborah Scranton'ın Irak'a göreve giden üç askerin eline tutuşturduğu video kameralar aracılığıyla elde ettiği görüntülerden ve Scranton'ın üç askerin ailesiyle yaptığı röportajlardan oluşan belgesel askerlerin gözünden olayların anlatılması açısından oldukça ilginç kabul etmek gerek. Ancak türünün en önemli gereksinimini yerine getiremiyor. Bize ne çok orijinal bir şey sunuyor ne de şoke ediyor. Aslında bu belki de Amerikalıların içinde bulunduğu durumla da ilgili olabilir. Çünkü ABD'de medyanın Irak'a dair verdiği görüntüler bizim gördüklerimizin yanında oldukça sınırlı ve sansürlü. Bu yüzden filmin neden Amerika'da çok beğenildiğini anlayabiliyoruz. Ama bize çok etki etmeyebiliyor. Bence "The War Tapes"in en özel anları filmin sonlarında askerlerin eve döndükten sonra yaptıkları röportajlarda yer alıyor. Burada aile ve karakterler arasındaki çatışmalar çok iyi yakalanmış.
Yine de kabul etmek lazım film hiç gözünüzün önünden gitmeyecek görüntülere de sahip ve karakterleri oldukça canlı kılıyor. Filmin bir başka avantajı ise kuru politik partizanlığı yapmaması. Çekilen görüntülere belli bir mesafeden bakmayı tercih etmişler ve sadece hayatını riske atan askerlerin yaşadıkları temasında kalmaya çalışmışlar.
Scranton'ın çabası takdir edilebilir ancak çok efektif olduğunu söylemek mümkün değil. Bu arada filmi izlerken ister istemez aklıma Jarhead geldi. Kurgusal olmasına rağmen o beni çok daha fazla için çekebilmişti.
Not: 2,5/5
No comments:
Post a Comment