Tuesday, November 21, 2006

Ege geyiği, Yeşilçam ve İsa...

Şimdi bu başlığı görünce 'ne ola ki?' demiş olabilirsiniz. Bu tamamen benim üşengeçliğimden ileri gelen bir şey. Yazacak filmler birikti ve hepsini bir yazıda eriteyim istedim.
Uğur Yücel'in son filmi "Hayatımın Kadınısın" biraz gizemli bir şekilde vizyona giriyor. Zira filmin fragmanı neredeyse hiçbir bilgi içermiyordu ama ne tür bir duyguya sahip olduğunu da hissettiriyordu. Ben de bu pazarlamaya sadık kalıp konuyla ilgili bir bilgi vermeyeceğim. Sadece Uğur Yücel'in o eski insanlara ve tabii ki Yeşilçam'a olan saygı duruşundan bahsetmek gerek. Şu bir gerçek ki o havayı çok iyi yakalamış Yücel. Filmi izlerken zaman zaman aptal bir şekilde sırıttığımı fark ettiğim zamanların yanında, masumca bir çocukluk etkisiyle dehşete kapıldığım anlar da oldu. Bu anlamda film başarılı ancak her ne kadar iki boyutlu bir dünyaya referans yapılsa da zaman zaman Yücel'den çok farklı karakter çözümlelemeleri ya da daha radikal mizansenler bekliyorsunuz. Film bu tarz bir yaklaşımı hak eden sahnelere sahip. Sonuçta "Hayatımın Kadınısın" bir "Yazı Tura" değil. Öyle bir şey de olmaya kalkışmaya çalışmıyor zaten sadece Yücel'in filmografisindeki özel bir referans yapım olarak kalıyor.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Yücel çok iyi oynuyor elbette, ama bence kendi filmlerinde oynamak yerine sadece senaryo ve yönetmenlik işine odaklansa sanki daha bir güzel olurmuş gibi hissettim.
Bu sene Oscar'larda Türkiye'yi temsil edecek olan "Dondurmam Gaymak", (tabii aday olma gibi bir şansı yok ama yine de bu sıfat şık duruyor.) Yüksel Aksu'nun her yerde söylediği ve filminde de açık seçik hissettirdiği biçimde İtalyan yeni gerçekçiliğinin izinden gidiyor. Tabii bu çoğunlukla oyunculuklar ve mekan seçimlerinden kaynaklanıyor. Teknik olarak gayet iyi olduğu su götürmez. Bu film Ege'nin o sıcak duygusunu hissederek çocukluğunuza geri dönmeniz için bir fırsat. Zaman zaman gereksiz tekrarlar olduğunu hissetsem de filmden büyük zevk aldım. Oyuncular tam olması gerektiği gibi amatörler, bunu belli ediyorlar ama o kadar sevimli ve içtenler ki bu ayrı bir hava oluşturuyor. Ama herhalde en büyük başarı aslında profesyonel oyuncu olmasına rağmen Muğla halkıyla mükemmel bir uyum oluşturmuş olan Turan Özdemir.
"Dondurmam Gaymak" gerçekten de büyük bir keyifle izlenecek film. Tavsiye edilir.

Bu yılın şimdilik en enfes belgeseli Jesus Camp'i bulabilen herkese tavsiye ederim. Heidi Ewing ve Rachel Grady'nin Amerika'daki Protestan Hıristiyanlarıyla ilgili yaptığı bu belgesel. Aslen dini olarak eğitilmek üzere bir yaz kampına gönderilen çocukları odağına alarak Protestan'ların da yaşamlarına bir bakış atıyor. Zaman zaman tarikatleri andıran dehşete düşürücü sahneler (çok aşırı şeyler düşünmeyin o kadar hard-core değil) eşliğinde bir neslin nasıl eğitildiğini gösteriyor. Şu bir gerçek ki Amerika'nın geleceği böyleyse dünya olarak daha çekeceğimiz çok şey var. Başka bir yerde bulamayacağınız şekilde görüntüler ve kişilikleri bu belgeselde bulabilirsiniz. Jesus Camp bu senenin en kışkırtıcı ve etkili işlerinden birisi.

Notlar:
Hayatımın Kadınısın:
3/5
Dondurmam Gaymak:
3/5
Jesus Camp:
3,5/5

No comments: