Tuesday, May 01, 2007

Şu gıcık adam... yeniden.


Bir yıl önce birden bire nerden çıktığı belli olmadan ortalığı kavuran "Capote"nin ardından Truman Capote bu sefer "Infamous"la beyaz perdedeydi. Aslında hatırladığım kadarıyla "Capote" ortaya çıktığında "Infamous" prodüksiyon çalışmalarının ortasındaydı, hatta belki çekimlerine başlanmıştı bile. Bu anlamda daha düşük bütçeli olan ilk film de avantajlı olmaya başlamıştı. Herşeyden önce bu filmi bir taklit ya da onun diğerinin yaptığından etkilenmiş gibi görmemek lazım. Zira eğer bu filmin prodüksiyon çalışmaları yapılmamış olsaydı yüksek ihtimalle "Capote" sonrasında hiç başlamazlardı.
Çünkü Infamous, yazarın hayatındaki aynı dönemi inceliyor. Yani çok farklı birşey görmüyorsunuz. Sadece çok daha büyük bir prodüksiyon var ortada. Ve şüphesiz ilki kadar (hatta hiç) karanlık da değil. İşin mizah dozajını biraz daha artırarak kanınızı dondurmak yerine ironi üzerinden işliyor film.
Benim filmi izlemekteki tek büyük motivasyonum ise kadrosu. Şu isimlere bir bakar mısınız? Sigourney Weaver, Hope Davis, Isabella Rossellini, Sandra Bullock, Jeff Daniels, Gwyneth Paltrow, Peter Bogdanovich ve Daniel Craig. Başrolde yazarı canlandıran isim ise yan oyunculara göre daha az tanınan Toby Jones.
Jones'un performansı şüphesiz ki Phillip Seymour Hoffman'dan sonra daha az etkileyici kalıyor. Ama yine de Jones'un da kendi Capote'sini gayet olgun bir şekilde canlandırdığını söylemek mümkün. Olağanüstü Catherine Keener'a Oscar adaylığı getiren Harper Lee rolü ise burada Sandra Bullock'a gitmiş. Bullock'un maalesef Keener kadar işin cazibesini taşıyamadığını söylemek gerek. Ama yine de rolde sırıttığını söyleyemeyeceğim. (Aslında iki filmi karşılaştırmak hiç istemiyorum ama o kadar aynı şeyleri anlatıyorlar ki. İnsanın cidden elinden birşey gelmiyor.) Diğer karakterlere gelince Sigourney Weaver dışında hepsinin rolleri çok küçük. (Aslında Weaver da küçük ama diğerlerinin yanında büyük kaçıyor.) O yüzden oturup performans değerlendirmesi yapmak doğru olmaz. Ama mesela filmin sadece ilk 5 dk.sında sahnedeki bir şarkıcı olarak gözüken Gwyneth Paltrow'un herhalde çoğu performansından daha iyi olduğunu söylemek haksızlık olmayacaktır.
Daniel Craig'e gelince. O da tıpkı diğerleri gibi karakterini kendince yorumlamış ayrıca sanırım "Capote"nin gölgesinde kalmayan tek isim de o olmuş. Burada Perry Smith karakterini çok daha iyi hissedbiliyorsunuz.
"Infamous" herşeyden önce şanssız bir proje. Kendisinden sonra yola çıkıp finish çizgisine daha erken vara "Capote" yüzünden filmde çalışan tüm ekibin küfür etmeye hakkı var. Ama karşılaştırma olmadan da bu filmin yine de öyle aman aman bir özelliği olduğunu söyleyemeyeceğim. Özellikle New York'ta Capote'nin eğlenceli yaşamına daha ayrıntıyla girmesi dışında, ve birkaç tartışmalı kısım dışında öykü olarak da "Capote"den farkı yok. İlk filmi fazla kasvetli bulanlar bunu çok daha rahat izleyeceklerdir diye düşünüyorum. Özellikle New York sahnelerinde Woody Allen'ı hatırlatan anlar var. Texas sahneleri ise bir şekilde mizah ve duygusallığa daha açık. Seyircinin daha kolay hazmedeceği filmlerden... Ben ilk filmi tercih ederim ama dediğim gibi buradaki mizahı ve sıcak anlatımı daha çok sevecek seyirci de bol olacaktır. Özellikle "Capote"yi sevmediyseniz bunu beğenirsiniz. Çünkü bu iki film aynı konuları ve karakterleri işleseler de tarz olarak birbirinden çok ayrı bir yerde duran yapımlar. Sanırım sinemanın da güzelliği burada. Birinde kanınız donarken diğerini çok daha 'light' duygularla seyredebiliyorsunuz.

2,5/5

No comments: