Thursday, May 17, 2007

"Ben Zodiac değilim. Olsaydım da size söylemezdim"

Veee David Fincher geri döndü. Öncelikle şunu söyleyeyim bir kısım Fincher hayranı filmi beğenmeyebilir. Zodiac, yönetmenin filmografisinde baya farklı bir yerde duran bir film. Fincher'ın güzelliği hep sağlam senaryolarla çalışmasıydı ama sonuçta işin zanaat kısımları açısından da ciddi bir yetenek olduğunu kabul etmek gerek. Zodiac, işte bu yeteneğini aşırı gösterişe çevirmeden anlattığı bir film.
Evet bu film bir seri katil hakkında. Ama klasik bir gerilim beklemeyin. Herşeyden önce bu film aslen katilin değil onun peşinden koşanların takipçisi durumunda. Film pek çok karakteri farklı boyularda öyküye dahil ediyor ve bu Zodiac bilmecesinin hayatlarını ne hale getirdiğini gösteriyor. Aslında baya baya soruşturmayı izliyoruz. Her türlü ayrıntı veriliyor ancak dediğim gibi amaç katilden ziyade seri katile takıntılı hale gelen insanların hayatı.
Filmde inanılmaz bir kadro var. Başrolde Jake Gyllenhaal'u nedense bu role pek yakıştıramadım aslında. Ama bu bana özgü birşey kendisini sevsem de hala ciddi bir oyuncuymuş gibi ciddiye alamıyorum. Neyse onun dışındakiler bana bu uygunsuzluğu unutturdu. Bu filmde her an heryerden tanıdık oyuncular fırlıyor. Gyllenhaal ile beraber Mark Ruffallo ve Robert Downey Jr. filmin kare asları. (Ve ikisi de mükemmel) Ayrıca Anthony Edwards (ER), Brian Cox, Elias Koteas, Dermot Mulroney, Chloe Sevigny gibi bir çok güzellik filmde mevcut.
İşin görselliği ise başka bir güzellik. Baştaki logolara dikkat ederseniz. WB ve Paramount'ın eski logolarının kullanıldığını anlarsınız. Film ciddi anlamda 70'lerin sinemasının estetiğini yakalamayı başarıyor. Tabii kadrajlar ve ışıklandırmalar falan (çok keyifli olmasına rağmen) dönemin sinematografisini düşününce biraz fazla şık aslında. Ama olsun bu kadar sorun kadı kızında da olur. Bunun yanında set tasarımları, kostümler, ve kesinlikle müzik kullanımı birinci sınıf.
Zodiac için seri katillerin JFK'i diyebiliriz. Bitmek tükenmez bir yolculuğu en ince ayrıntılarıyla yakalayışı ve bunları büyük bir hırsla bize sunuşu beni inanılmaz cezbetti. Aslında bu anlamda tek sıkıntım belki de işin daha politik ya da sosyal yanlarına değinmeyişiydi. Yani film gerçekten o karakterlerin hırslarını aktarmak konusunda çok başarılı ama toplumsal durum belki biraz daha doldurulabilirdi diye düşünüyorum.
Bu arada film inanılmaz uzun. Ve eminim klasik bir seri katil gerilimi bekleyenler hatta belki ne olduğunu bilerek gidenlerin bir kısmı bile filmi izlerken çoooooook sıkılacak. Daha ilk yarısında bana 'çok yavaş gidiyor' diyenler olmuştu, bana da neredeyse bir çırpıda yarıya ulaştık gibi geldi. Tabii filmin öyküsündeki inanılmaz donanım sayesinde birkaç film izlemiş gibi çıkıyorsunu salonda.
Diyeceğim odur ki, Fincher favori yönetmenlerinizden birisi olsa bile ne ile karşılaşacağınızı bilmeden gitmeyin, çünkü bu çocukluğunuzun Fincher'ı değil.
4/5

No comments: