Tuesday, September 26, 2006

Beş Vakit

Reha Erdem'in geçtiğimiz yıl İstanbul Film Festivali'nden galip olarak ayrıldığı "Beş Vakit" nihayet bu hafta vizyona giriyor. Ve belirtmek gerek ki film kesinlikle olağanüstü. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki "Beş Vakit" uzun zamandır izlediğim en iyi Türk filmi. Hatta tüm zamanların en iyi Türk filmleri arasında da yer almayı da hakeden bir film.
İsmi önemsiz küçük bir köydeki insanların günün beş vakti süresince yaşadıkları sevinçler, hayal kırıklıkları, kahkahaları ve göz yaşları özellikle üç çocuk ön plana alınarak anlatılmış.

Aslında filmde ölümün kıyısında gezen hayatlar anlatılmış. Ama ne anlatım. Film resmen şiir gibi gözlerinizin önünde akıp gidiyor. Akıllıca seçilmiş klasik müzik eserleri ve son yıllarda bir Türk filminde tanık olduğumuz en mükemmel görüntü yönetmenliği sonucunda bu küçük insanların hayatlarına giriyorsunuz. Reha Erdem hiçbir yerde kontrolü kaybetmiyor. Ve filmin her bir köşesine ilmik ilmik küçük ayrıntıları işliyor. Ve ortaya çok katmanlı, ve belki de bir kaç kere seyretmeden sağlıklı bir analizi yapılamayacak bir film çıkıyor (henüz ilk izleyişimden şunu söyleyebilirim özellikle psikanalizle ilgilenenler bence bu filme bayılacak). "Beş Vakit"in en büyük erdemi ise hiç şüphesiz taşrayı işleyiş tarzı. Aslında bu açıdan bir nebze "Mayıs Sıkıntısı"nı da hatırlatıyor sanki.


Ama eminim bir taşra öyküsü deyince insanların aklına ilk başta "Babam ve Oğlum" gelecektir. Çağan Irmak'ın göz yaşatıcı ve samimi öyküsü benim de çok hoşuma gitmişti kabul ediyorum ve kült filmlerimden birisi haline geldi bile. Ama "Babam ve Oğlum"un başarısız olduğu noktalarda "Beş Vakit" adeta parlıyor. Herşeyden önce çok küçük ve kapalı bir topluluğu işlese bile bunu evrensel bir dille yapmayı beceriyor. Dünyanın her hangi bir yerinde bulunan bir seyirci bu filmi kolaylıkla anlayabilir ve özümseyebilir. Üstelik dünya pazarına sunulacak kalitede bir teknik başarı da söz konusu. Enfes görüntülerinden bahsetmiştim değil mi?... Ses kullanımları, oyunculukları, mizansenleri herşeyiyle "bu film bir Türk filmi" lafını övünerek söyleyebileceğimiz bir iş var karşımızda.

Açıkçası seçici kurulun Oscar aday adaylığı konusunda bu sene "Beş Vakit"i nasıl es geçtiğini anlayamadım. Gerçi temsil etmek için seçilen "Dondurmam Gaymak"ı izleyemedim henüz. Ama yine de bu film son zamanlarda (özellikle Antalya'dan gelen haberlerle) sadece popüler anlamda yapılan şebeklikler değil çok daha üstün düzeyde kaliteli filmler yapılabileceğinin bir göstergesi ve belki de habercisi. (İklimler, Kader ve Takva ise yolda...)


Reha Erdem, reklam dünyasında kazandığı para aracılığıyla filmlerini yapan bir yönetmen. Ama parayı reklam yerine sinemadan kazanıp daha fazla film yapmasını sağlamak elbette bizim elimizde. Bu filme mutlaka gidin ve sinemamızda ne kadar kaliteli işlerin yapılabileceğine de tanık olun.

Not: 5/5

No comments: