Aslında tek bir isimden bahsetmek çok zor. Bizde direk DVD'ye çıkan 'Running with Scissors'la Annette Bening, 'Snow Cake'le Sigourney Weaver ve olağanüstü Cate Blanchett 'The Good German'la parlıyorlardı. Festivallerde izleme olanağı bulduğumuz Kate Dickie (Red Road) ve Samantha Morton (Control) da yılın en iyileri arasındaydı. Ama bence vizyon dışı performanslarda Marina Hands'den özel olarak bahsetmek gerek. Geçen sene festivalin en iyilerinden 'Lady Chatterley'nin anlatımdaki gücü Hands'in performansı sayesinde bir kat daha değerleniyordu.
Vizyondaki parlak performanslar arasında 'Atonement' ve 'Little Miss Sunshine'ın kızları, 'Breaking & Entering'le Robin Wright Penn ve ilham verici Vera Farmiga, Beni şaşırtan Christina Ricci (Black Snake Moan) ve Sienna Miller (Factory Girl) ve bence en usta oyunculara taş çıkartan 'Yumurta'yla Saadet Işıl Aksoy yılın iyileri içindeydi. Yılın 10 kadın performansına geçersek...
10- Jennifer Hudson (Dreamgirls)
İlk performansıyla Oscar'ı götürdü ama bence sonuna kadar da haketti. Hudson'ın işi şarkı söylerek kolaylaştı diye düşünüyor olabilirsiniz, ama hiçbir eğitimi olmayan bir kızın bu kadar sorunlu bir karakteri bu kadar sorunsuz şekilde aktarması bence takdire şayandı. Tabii bunda yüksek ihtimalle yönetmen Bill Condon'un katkısı da büyüktür, ki aynı filmde aslında Beyonce'yi de gayet iyi bulduğumu belirtmeliyim.
9- Maggie Gyllenhaal (Sherrybaby)
Gyllenhaal geçen sene gayet iyi performanslarla karşımıza çıktı. World Trade Center, Stranger Than Fiction'da gayet iyiydi. Ama Sherrybaby tam olarak onun filmiydi. Aslında son derece antipatik bir karakter olan Sherry onun (ve iyi kotarılmış senaryonun da) sayesinde seyirciyi çok da fazla uzaklaştırmıyordu ve empati kurulmasını sağlıyordu. Yazık ki Oscar'a aday olamadı.
8- Tilda Swinton (Michael Clayton)
Swinton'ı ilk olarak 'Deep End'de izlemiştim ve o zamandan beri de bir tane kötü performansını görmedim. Michael Clayton baştan aşağıya mükemmel performanslarla bezeliydi, ve Swinton da son zamanlarda gördüğüm en egzantrik kötü karakterlerden birisini canlandırıyordu. Direk 'bitch' değildi ama öyle olmaya çalışıyordu. O provaları, ayna önünde kendisine bakışları bir yandan içindeki tedirginlik ve beceriksizlik bir yandan da bunları hissettirmemeye çalışması ve güçlüymüş gibi göstermesi baya baya efsane sahneler izlememizi sağladı. Swinton bu sene Oscar adayları arasında yer alacak yardımcı kadın oyuncu kategorisinde.
7- Ashley Judd (Bug)
Beni şaşırtan oyunculardan birisiydi. Judd'ı hiç ciddiye almazdım ta ki Bug'ı izleyene kadar. Film çok iyi bir psikolojik gerilimdi ve yine harika bir ensemble vardı, Judd da filmin merkezine yakışıyordu. Hep böyle bir potansiyeli var mıydı, yoksa yönetmen farkı mı bilmiyorum ama o ekip kaşındıkça siz de yerinizde ufaktan huylanıyordunuz. Ne yazık ki ödül sezonuna kadar unutuldu ama Judd, seksi güzel hatun imajının da ötesine geçti bence.
6- Özgü Namal (Mutluluk)
Ben Namal'ı doğru düzgün tanımazdım. Polis'te de çok beğendim Beynelmilel'de de... ama Mutluluk bir başkaydı. Filmin ne kadar hatası sarkması falan filanı varsa hepsini unutuyordunuz. Bence sinemamızın hem dramayı hem de komediyi sonuna kadar beceren nadir oyuncularından biri olmaya aday.
5- Carice Van Houten (Black Book)
Bir kadın düşünün, hem dişiliğini sonuna kadar koruyacak hem de saf aksiyon bir ajan geriliminde olacak. Zor iş... Geçtiğimiz senenin Mata Hari'si Van Houten, tüm filmi omuzlarında taşıyordu. 2 küsür saatlik filmde kılıktan kılığa giriyor, türlü ajanlık numaraları yapıyor, bir yandan karakterin trajedisini yansıtıyor, hatta başından aşağıya dışkıları yiyordu. Yönetmen Verhoeven bu karaktere çok çektirdi ve bir an bile Van Houten'ı karakter dışında düşünmüyordunuz. Film zaten süper eğlencelikti.
4- Amy Adams (Enchanted)
Geçen sene vizyon dışı olarak Junebug'daki performansıyla bahsettiğim genç oyuncu bu sene de kalbimi çaldı. Enchanted bizde de şu anda vizyonda. Evet, basit bir çocuk filmi gibi gözükebilir ama film son derece zeki ve eğlenceli bir Disney yapımı. Ama şunu belirtmek lazım film gücünün çok büyük bir kısmını da Adams'dan alıyor. Amy Adams mükemmel ve tıpkı Van Houten gibi filmi baştan sona kadar sırtında taşıyor. Bu rolle ikinci Oscar adaylığı alma ihtimali de var.
3- Mirjana Karanovic (Grbavica)
Biraz da ciddi rollere geçelim. Altın Ayı'lı Grbavica'nın başrolündeki Karanovic, Esma rolüyle sade, doğal ve bir o kadar da etkileyici bir performans sergiliyordu. Kızını oynayan oyuncu da gayet başarılıydı, ki aslında genel olarak filmi ben baya beğendiğimi de belirtmeliyim, ama senaryodaki o dokunaklılık ve hassasiyet Karanovic'in oyunuyla daha da güçleniyordu. Filme bir yerlerde rastlarsanız mutlaka bir şans verin.
2- Marion Cotillard (La Vie En Rose)
Bu senenin en garanti Oscar adaylarından Cotillard (daha önce başka filmlerde - mesela 'A Good Year' gördüyseniz makyaj çalışmasına zaten hayran kalırsınız) adeta Edith Piaf olmuştu. Ama bu basit bir taklit değildi. Yani sadece benzerlik ve mimiklerden kurtarmıyordu. Film aslında bana kalırsa ufaktan dandik birşeydi ama sadece bu genç ve güzel (tabii bu filmde pek güzel değil) oyuncu için seyredilebilir. Piaf şarkılarıyla beraber oldukça hoş bir senaryo dinamiğine sahip film Cotillard sayesinde pek çok kişinin takıntılı filmlerinden birisi olabilir.
1- Helen Mirren (The Queen)
Geçen sene onun yılıydı. Cotillard için sarfettiğim 'basit bir taklit' değil ibaresi Mirren için de geçerli. Enfes bir kadroyla ve enfes yazılmış bir senaryoyla beraber Kraliçe hakkında artık laf sarfetmeye bile gerek yok. Bi şey söylemeye cesaret etsek de çarpılırız zatenç Kadın bir bakışla hepimizi herkesi döver geçer. Sadece geçen senenin değil son senelerin en iyisiydi.
1 comment:
Ozgu Namal medyatik haliyle ne kadar iticiyse; bu duruma tam ters bir durusla, sinemadaki oyunculuguyla o denli sempatik..
Post a Comment