Thursday, October 11, 2007

Yasemin kokan büyükannem...


"Persepolis" geçen sene Cannes'da Altın Palmiye için yarıştığından beri sabırsızlıkla beklediğimiz bir animasyon. 26'sında vizyona girecek olmasına rağmen filmekimi'nde de biletleri anında tükenmişti. Açıkçası benim filmin uyarlandığı çizgi romandan veya onun da kaynağı olduğunu duyduğum romandan haberim yok. (Yoksa bu ikisi aynı şey mi?) Sadece filme bakarak bir değerlendirme yapacağım o yüzden. Film görsel anlamda kesinlikle büyüleyici. Bilgisayarda üretilmiş 3 boyutlu animasyonlar çağında bu eski sistemi ne kadar özlediğimizi de anlamış bulunuyoruz. Marjan Satrapi ve Vincent Parannoud'un bu aşama alkışlanması gerekiyor.
Ancak içerik beni aman aman etkilemedi. Herşeyden önce bunun bir büyüme öyküsü olduğunu göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Elbette işin içinde ciddi miktarda politik içerik de söz konusu. Yalnız bu aşamada "Persepolis" zaman zaman tarih kitabı gib işliyor ve oturup İran'dan haberi olmayanlara onun bilgilerini bir bir veriyor. Politize öykülerde ciddi bir didaktiklik tehlikesinden de bence sınırdan dönülüyor. İnsani taraflar gayet iyi işleniyor ama dediğim gibi bazı öyküler biraz fazla mesaj verme kaygılı sanki.
Aslında öyle böyle bakınca Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele'leri aklıma geldi. Cidden zaman zaman film skeçler ya da fıkralardan oluşuyormuş gibi bir hava kapladı içimi nedense. Beni rahatsız edenler bunlardı.
Genel anlamda batının doğuya yaklaşımı, şu hiç sevmediğim "oryantalizm var mı?" tartışması (yani en nefret ettiğim muhabbet) ya da İran'da geçen bir öyküde Fransızca konuşulması gibi şeylerden ben rahatsız olmadım ve açıkçası beni de zerre kadar ilgilendirmiyor.

Burada bir ülkeyle beraber, kendisi içinde çırpınan bir kızın büyüme hikayesi var herşeyden önce ve her ne kadar rahatsız olduğum tercihler söz konusu olsa da bu öykü beni tatmin etti. En azından büyükannenin yasemin kokusu bana yeter de artar.
İyi bir film tavsiye ederim.



Bu arada bayramda yokum bilgisayar başında. Herkese iyi bayramlar.

No comments: